ON BİR AYIN SULTANI: Eskiden köyümüzde Ramazan ayı
gelmeden önce birçok insanımız üç aylar orucu tutardı. Aileler Ramazan gelmeden
bir hafta önceden hazırlıklar yapardı. Evler temizlenir çeşitli yemekler,
tatlılar, hoşaflar hazırlanırdı. Bizim çocukluğumuzda Ramazan ayının bir an
önce gelmesini oruç tutup büyüklerimize vermeyi ve onlardan harçlık almayı
sabırsızlıkla beklerdik. Ramazan bayramı geldiğinde büyüklerimizi tek, tek
dolaşarak ellerini öper bayram harçlığı alırdık. Ramazanın son günü bayram
namazını kılan halk topluca mezarlığa giderdi. Mezarların üzerine şeker lokum
gibi yiyecekler bırakırlardı. O şekerleri alıp yerdik ve mezarda yatanların
ruhuna Fatiha okuyup dönerdik. Bayramda şekerler biriktirirdik. Eski Ramazanlar ve Bayramlar neşe ve
huzur doluydu. Bizler o tarihlerde yoksulluklar içinde yaşasak da Ramazan ayı
daha bir başka olurdu. Herkes yaptığı yemekten komşusuna gönderir. Fakir
komşulara yiyecek giyecek yardımı yapılırdı.
Eski insanlarda hastalık yoktu.
Yaşlı ve genç insanlarımız çok sağlıklıydı. Büyük küçük herkes orucunu tutar
kimse kolay, kolay oruç yemezdi. Sahura kalkmak için şimdiki gibi
insanlarda gece sokaklarda mahallelerde davullar çalarak halk uyandırılmazdı.
Bazı ailelerde çalar saatler vardı. Saatler sahur vaktine ayarlanarak sahura
kalkılırdı. Eskiden şimdiki gibi teknolojiler yoktu. Ramazan ayı başladığında
ilk akşam iki tane silah sıkılırdı. Oruç bitiminde üç silah sıkılırdı. Bu
silahlar Ramazanın başlangıcı ve bitişine işaret ederdi. Akşam iftar
saatlerinde ve gece sahur vaktinde köyün en yüksek tepesine çıkılarak bir defa
silah sıkarlardı. Silahı Fakılar sülalesinden Mustafa Tükel ve kardeşi Sıddık
sıkardı. Âşık Ali Ataş
Kommentare (0) >>
Kommentar schreiben
Sie müssen angemeldet sein, um einen Kommentar abzugeben. Bitte registrieren, wenn Sie noch kein Konto haben.